Yüreğinizin kapıları sevgiye açık mı?

Yüreğinizin kapıları sevgiye açık mı?
Aşka bir tabu olarak bakmak yanlıştır. Bu anlamda insanların aşkları için yaptıkları olumsuz davranışlar, hoşa gitmeyen, ahlaka aykırı hareketler mazeret kabul edilemez. ‘Bir başkasını sevdi, aşık oldu, eşini terk etti’yi, ‘aman ne güzel’, ‘Aşk sen nelere kadirsin!’ diyerek yorumlamak da doğru değildir. Aşk insanı fenalığa ya da haksızlığa götürmez ya da götürmemeli. Aşk, fedakarlık, sadakat, vefa gibi duyguların katili olmamalıdır.
Aşk ve sevgi, insanın insanlığını yükseltmesi için bir fırsattır. Sevmeyi öğrenebilmek gibi bir tecrübe, bizler için daha yüksek ufukların kapısının kilidini açmaya vesiledir. Sevmeyi öğrenebilen, neyi, nasıl sevmesi gerektiği konusunda da bir tecrübe yaşar. Bir insanı sevebilen, onu var edeni de sevme kabiliyetini kalbinde taşıdığını idrak ederse, kalbi lütuflara açılmış, yüreği fedakarlığa çoktan evet demiştir.
Sevgiyi dönüştürebilmek, sevginin özüne ulaşmamıza vesile olur. Sevenlerin bir kısmı bedenen sever. Yüz güzelliği ve zevk odaklıdır bu aşk. Her daim bitmeye ya da tükenmeye mahkumdur. Onun için medyanın takip ettiği aşklar bir anda başlar ve kısa sürede biter. Halbuki aşk, sevgilinin şahsında kendini eritmektir. Aşık, o olduğu için sever. Onu sadece yüzü ve bedeni için sevmemiştir. Yüreğini verir ve dönmez geriye…
Sevgi işaret ister. Sevilen sevildiğini bilmek ister. “Seni seviyorum” denilmeyen kadın, eşinden bunu beklemekten usanmaz. Sevgiyi yaratan Cenab-ı Hakk da kullarının kendini sevdiğini göstermelerini ister. Her ibadet bir sevgi göstergesi değil midir? Biz Allah’ı ne kadar sevdiğimizi gösterir ve ona bağlandığımızı hem ifade eder hem de hareketlerimizle gösterirsek, O’nun sevgisine daha layık olmaz mıyız? Kulların kullara sevgisi de böyle değil midir?
Aşk görünmek ister. Aşkı göstermek bizim kabiliyetlerimize kalmış bir şey. Bu haftaki yazılarımızla sevgi ve aşkı yeniden hissedebilmek istiyoruz. Yüreğinizin kapılarını sevgiye açar mısınız?